Proteinler
PROTEİNLER
Kaslarımız, saçımız, cildimiz, kanımızdaki oksijeni taşıyan hemoglobin, bizi hayatta tutan çok sayıda enzim proteininden oluşur. Kısacası proteinler canlı hücrelerin temel yapısını oluşturur. Beslenmeyle aldığımız bazı proteinler tamdır. Yeni protein yapmak için gerekli tüm aminoasitleri içerir. Et, tavuk, balık, süt ürünleri ve yumurta tam protein kaynaklarıdır. Bitkisel proteinlerde genelde amino asitlerden bazıları eksiktir. Bu nedenle vejetaryenlerin birbirini tamamlayan besinleri (örneğin pirinç ve fasulye) birlikte yemesi gerekir.
Yanlış bir inanış olarak çoğu kişi yeterli protein almak için hayvansal ürünlerin gerekli olduğunu sanıyor. Oysa proteinin yanı sıra VMF (Vitamin, Mineral, Fitokimyasal) & Lif bakımından hayvansal ürünlere göre çok daha zengin olan bitkiler en üstün yiyeceklerdir ve bitkilerde insan için gerekli tüm amino-asitler (proteinlerin yapıtaşları) vardır. Et yemekten hoşlanırsanız, tavuk, hindi, özellikle balık daha iyi seçeneklerdir. Ancak proteinin çoğunu baklagillerden, tahıllardan, sebzelerden, kabuklu yemişlerden alma eğilimindeyseniz hiçbir esansiyel amino asitten yoksun kalmamak için çeşitli ürünler tüketmelisiniz.
Yani gıdalarda çeşitliliğe önem vermelisiniz. Ara öğünlerde abur cuburlar yerine kabuklu yemişler yiyin. Araştırmalar haftada birkaç kez kabuklu yemiş yemenin kalp hastalığı riskini yüzde 30-50 düşürdüğünü göstermiştir. Çok önemli bir özellik ise, bitkisel proteinlerin kolesterolü azaltmasıdır. Oysa hayvansal proteinler kolesterolü artırmaktadır. Az yağlı süt ürünleri ve beyaz tavuk eti bile kolesterolü artırmaktadır. Yağsız bir diyete rağmen kolesterolü düşmeyen kişilerin çoğunun, hayvansal ürünleri kestikten sonra kolesterolleri normalleşmektedir.
Etin kalorisinin çoğu yağdan kaynaklanır. Yeşil sebzelerde ise çoğunlukla protein vardır. Örneğin 100 kalorilik ette 5,4 g. protein vardır. Oysa 100 kalorilik brokolide 11.2 g, kıvırcık salatada 11.6 g, lahanada 9.5 g. protein vardır. Bol miktarda yeşil sebze’ ve baklagiller yediğinizde yeterli protein (günde 40-70 gram) alırsınız. Tüm bitkisel besinler protein, yağ ve karbonhidrat içerir.
Meyveler ve nişastalı sebzeler (patates, mısır, havuç, kestane) daha çok karbonhidrat, az miktarlarda da protein ve yağ içerir.
Yeşil sebzelerin yarısı protein, diğer yarısı, yaklaşık eşit oranlarda yağ ve karbonhidrattır.
Fasulye ve Baklagillerin yarısı karbonhidrat, diğer yarısı yağ ve proteindir.
Etler, süt ürünleri ve yağlar, kalorisi bol besinler olduğundan doyuncaya kadar değil az miktarlarda, açlığı yatıştıracak ölçülerde bile yenseler fazla kalori alımına neden olurlar. Oysa VMF & Liflerden zengin bitkisel besinler fazla kalori almadan doymamızı sağlar. Aslında çok az yağ içeren bir diyet uygulandığında; karbonhidratı, yağa dönüştürmek için çok kalori har-Bardağından vücutta yağ depolanması olmaz. Çünkü glikozun vücutta yağa dönüşmesi için karbonhidrattan alınan kalorilerin % 23’ü harcanır. Oysa yiyecekteki 100 kalorilik yağ sadece 3 kalori harcanarak kolayca vücut yağma dönüşür.
Hücrelerin protein depolama sınırı vardır. Bu sınır aşıldığında aminoasitler, yağa ya da glikojene dönüştürülerek depolanır. Diyette hiç protein bulunmadığında vücut proteinlerinin bir bölümü, amino asitlerine yıkılır. Bu yıkımı önlemek için günde en az 20-30 gr. Protein alınması gerekir. Protein içeren gıdaların bolluğu nedeniyle sağlıklı bir yetişkinde protein eksikliği olmasına nadir rastlanır.
Çin’de yapılan kapsamlı bir araştırma hayvansal yiyeceklerin tüketimi arttıkça kanser oluşumunun da arttığını; sadece hayvansal yağın değil, hayvansal proteinin de bu oluşumda etkin rol oynadığını ortaya koymuştur.
Çin’deki araştırma vejetaryen toplumlarda kalp infarktüsünün hiç olmadığını; yiyeceklerinin çoğunluğu doğal bitkisel; % 10’undan azı hayvansal besinler olan toplumlarda ise nadiren görüldüğünü kanıtlamıştır. Kendinde ya da aile büyüklerinde kalp hastalığı olanlar en iyisi tüm hayvansal ürünlerden kaçınmalıdır. Çin araştırması et ve süt ürünlerinden kaçınanlarda kanser, kalp-damar hastalığı, diyabet ve obezite oranlarının düşük olduğunu ortaya koymuştur.
Fazla hayvansal protein tüketimi osteoporoz riskini de artırmaktadır. Osteoporozun az kalsiyum alımı ile değil; idrarla aşın kalsiyum kaybına yol açan birçok beslenme faktörüyle ilişkili olduğu saptanmıştır.
Hayvansal proteinler, tuz, kahve, rafine şeker, sigara, alkol, A vitamini tamamlayıcıları, bazı ilaçlar (antibiyotik, tiroit hormonu, steroidler, alüminyum içeren mide ilaçlan) idrarda kalsiyum kaybına neden olurlar. Bitkisel proteinler asit üretmedikleri için kalsiyum kaybına yol açmamaktadır. Oysa hayvansal ürünlerde bulunan sülfür bazlı amino asitler kanda ve idrarda fazlaca asit oluşumuna neden olur. Böylece asidi nötralize etmek için kemiklerden kalsiyum çekilir ve idrarla fazlaca kalsiyum atılır.
Araştırmacılar yeterli kalsiyumu sebzelerden alabileceğimizi kanıtlamaktadır. Yeşil sebzeler, baklagiller, susam, portakalda bol kalsiyum vardır.
Osteoporoz çok süt tüketen ve hayvansal ürünlerden yüksek miktarlarda kalsiyum alan ülkelerde daha yaygın görülmekte, günlük kalsiyum alımı çok daha düşük (250-900 mg) olan Çin’de ise görülmemektedir. Meyve ve sebzeler hayvansal proteinlerin oluşturduğu asit yükünü ve kalsiyum kaybını azaltır. Kalsiyum tamamlayıcıları almak kalsiyum kaybını dengeleyebilir. Ancak kalsiyum kaybına neden olan etmenleri de ortadan kaldırmak gerekir. Eskimolar; yedikleri yumuşak balık kılçıklarından yaklaşık günde 2000 mg kalsiyum aldıkları halde çok fazla hayvansal protein tükettiklerinden dünyadaki en yüksek kalça kırığı oranına sahiptir.
Henüz yorum yapılmamış.