KadincaSayfa.Com

Karbonhidratlar

Karbonhidratlar

KARBONHİDRATLAR

Vücudumuz yakıt olarak karbonhidrat, protein ve yağları kullanır. Ancak en etkin yakıt olarak karbonhidratı tercih eder. Alınan karbonhidrat yetersizse yağ ve protein yakıt olarak kul­lanılır.

Kas hücreleri ve beyin karbonhidratlarla çalışır. Bu neden­le karbonhidratlara daha fazla gereksinim duyarız. Karbonhid­ratların en basit yapıtaşı glukoz (üzüm şekeri), fruktoz (meyve şekeri) ve galaktoz (süt şekerinin yapısında bulunurudur. Glu­koz sindirilmeden kana geçer ve kan şekeri olarak da tanımla­nır.

Günlük kullanılan şeker glukoz ve fruktozun birleşmesiyle oluşan sakkaroz’dur.

İkiden fazla basit şekerin birleşimi ile oluşan karbon hid­ratlara ise kompleks karbonhidrat denir. Örneğin Nişasta çok sayıda glukoz moleküllerinin birleşmesiyle oluşan kompleks karbonhidrattır.

Taze meyveler, kuru baklagiller, tam tahıllar, kök sebzeler (patates, havuç), mısır, kestane karbon hidrattan zengin yiye­ceklerdir. Bu bitkisel besinler doğal hallerinde tüketilirse çok lifli olduklarından içerdikleri kompleks karbonhidratların sin­dirilme ve kana geçmesi daha uzun zaman alır ve aniden kan şekeri yükselmez. Şekerde olduğu gibi aşırı insulin salgılanma­sı ve buna bağlı metabolizma ve hormon bozuklukları olmaz. Büyük miktarlarda yenseler bile düşük kalori alınmış olur. Za­ten içlerindeki yüksek lif oranı doygunluk hissi vererek fazla yemeyi önler.

Bazı hayvansal besinlerde karbonhidrat vardır. Örneğin sütte laktoz denilen süt şekeri vardır. Ette glikojen vardır. An­cak glikojen hayvanın kesiminden kısa bir süre sonra parçalan­dığından et karbonhidrat kaynağı sayılmaz.

Karbonhidrat kaynağı olarak tahıllar, kuru baklagiller, sebze ve meyveler tercih edilmelidir. Şeker, bal, şekerli ürün­ler (pasta, baklava vb.) beyaz un ürünleri ve beyaz pirinç’ten kaçınılmalıdır. Bunlar kan şekerini birden yükseltip aşırı in­sulin salgılanmasına neden olur. Aşırı insulin hücrelerde yağ depolanmasına, diğer hormonlarda denge bozukluğuna ve so­nuçta hastalıklara, erken yaşlanmaya yol açar. Oysa tam tahıl­lar, kuru baklagiller, sebzeler ve meyvelerde lif ve diğer bitkisel besin öğeleriyle birlikte olan kompleks karbonhidratların sin­dirilme ve kana geçmesi daha uzun zaman aldığından aniden kan şekerini yükseltmezler ve şekerde olduğu gibi zararlı etki göstermezler.

Vücutta karbonhidrat depoları normal düzeyin altına düş­tüğünde proteinlerin amino asitlerinden ve yağların gliserol bölümlerinden glikoz oluşturulabilir. Vücut proteinlerindeki amino asitlerin % 60’ı kolayca glikoza dönüştürülebilir. Hüc­rede karbonhidrat düzeyinin ve kan glikoz düzeyinin azalması bu işlevi başlatan iki temel uyarandır.

Karbonhidratları doğal ya da rafine besinlerden alırız. Do­ğal olanlar işlenmemiş sebze, meyve, baklagiller ve tahıllardır. Bu besinler sağlıklıdırlar, uzun zaman tok tutarlar, şişmanlat­mazlar ve içerdikleri bol lif sayesinde bağırsakları temizlerler.

Rafine edilmiş besinler sağlıklı değildir. Beyaz un ürünleri (makarna, muhallebi, pastalar, beyaz ekmek vb.), beyaz pirinç, özellikle beyaz şeker bunların en önemlileridir. Rafine sözcü­ğü “istenmeyen unsurlardan arınmış” anlamındadır. Ne yazık ki rafine ederken atılan bu istenmeyen öğeler tahılların kepek ve rüşeym’indeki lifler, vitaminler, mineraller, fitokimyasallar olup en yararlı kısımlarıdır.

Karbonhidratlar

Şeker ve Tatlıların Zararları

Aşırı şeker tüketimine bağlı olarak yüksek miktarlarda insulin salgılanması yağ hücrelerinde yağ depolanmasına neden olur ve her kan şekeri yüksekliğinde aşırı insulin salgılanması ve sonuçta yağ hücrelerinde yağların depolanması tekrarlanır. Böylece obezite (aşırı şişmanlık) gelişir. Demek ki obezitenin önlenmesi için suni şekerden yoksun beslenme çok önemlidir. Sık sık ya da aşırı şeker tüketimi sonucu kan şekeri yük­selmesiyle salgılanması artan insulin, büyüme hormonu yapı­mını da frenler. Büyüme hormonu genel sağlığımız için büyük anlam taşıyan vücudumuzdaki en önemli hormondur. Hiçbir hormonda olmayan yeteneğe sahiptir. Hücreleri gençleştirir, vücut yağ oranını azaltır, kasları güçlendirir, zihinsel fonksiyo­nu iyileştirir, kolesterolü düşürür, kemikleri güçlendirir, seksü­el güç artar. Özetle, büyüme hormonu gençleştirici hormon­dur. Büyüme hormonunun yapımını artırmak için aşırı şeker tüketiminden kaçınmalıdır.

Yüksek kan şekeri AGE riskini artırır. Kan şekeri ne ka­dar yüksekse, şeker ve proteinlerden AGE oluşumu o kadar kolay olur. Serbest radikallerle okside olmuş şeker, okside ol muş proteinlerle birleşerek karamel benzeri AGE (Advanced Glycosylated Endproducts) olarak tanımlanan ürünleri oluş­turur. AGE hücrelerin içerisinde ve hücre aralarında birikir. Ciltte yaşlılık lekeleri diye adlandırılan kahverengi lekeler bu karamel birikintileridir. Şu var ki, ciltteki hücre karamelleri-nin aksine, vücut içindeki karameller, hücrelerin birbirleriyle iletişimini bozar ve sağlığı negatif etkiler. Kronik hastalıkların seyri kötüleşir, yaşlanma hızlanır. AGE ince damarları tıkar ve kan dolaşımını ve kalp çalışmasını kötüleştirir.

Sonuç

Tam tahıllar (kabuklu pirinç, tam buğday unundan yapıl­mış hamur işleri, tam buğday makarnası ve ekmeği, bulgur), kuru baklagiller, sebzeler ve meyvelerdeki kompleks karbon­hidratların sindirilmesi ve kana geçmesi daha uzun zaman al­dığından aniden kan şekerini yükseltmezler ve şekerde olduğu gibi zararlı etki göstermezler. Rafine şeker ve şeker ürünlerin­den kaçınmak sağlık için temel koşullardan biridir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.