KadincaSayfa.Com

Hipertansiyon

Hipertansiyon

Kalp vücudumuzun her yerine kan pompalayan bir mo­tordur. Kalp dakikada ortalama 70 kez atar ve vücudumuzun gereksinimine göre dakikada 5-6 litre kan pompalar. Vücuttaki her organın normal ve verimli çalışabilmesi için oksijene ihti­yaç vardır. Atardamarlardaki taze kan oksijen ve enerjiyi vücut dokularına bırakır, kanın sağladığı enerji dokular tarafından kullanıldıktan sonra oluşan karbondioksit, istenmeyen meta­bolizma atıkları toplardamarlarla ortamdan uzaklaştırılır. Top­lardamarlar kullanılmış kanı kalbe geri taşırlar.

Kalp; kan pompalayabilmesi için gerekli olan Oksijen ve enerjiyi kendisini besleyen koroner damarlardan sağlar. Koro­ner atardamarlar kalpten çıkan ana damarların (aort) başlan­gıcından doğarlar.

Kalp ve damarlarınızı korumazsanız yaşlanırlar:

Damarların yaşlanmasının en önemli nedeni hipertansi­yondur.

Kanın vücutta dolaşabilmesi için bir basınç zorunludur. Bu basıncın, dolaşım sistemindeki ince damarlarda dahil tüm damarlar tarafından oluşturulan direnci aşması gerekir. Kalp kası kasıldığında dolaşım sistemine pompalanan kanın atarda­marların duvarlarına yaptığı basınç sistolik kan basıncı olarak ölçülür. Atışlar arasında kalp gevşediğinde atardamar duvarın­daki basınç azalır. Bu basınç diastolik kan basma olarak öl­çülür. İdeal kan basıncı 120/80 mmHg ya da altındadır. Atardamarların çapı daralmışsa kanın terminal (en uç) damarlara kadar gidebilmesi kan basıncının yükselmesiyle mümkün olur. Yani kalp kanı daha yüksek basınçla pompalamalıdır. Böylece hipertansiyon oluşur. Kan basıncını damarlarda bulunan kan miktarı ve periferik (çevredeki) damar direnci belirler. Kan ba­sıncının yüksekliği genellikle birçok etmenin sonucudur.

•   Şişmanlık

•  Tuz

•   Alkol kullanımı

•   Stres

•   Sigara

•   Hareketsizlik.

kaçınılabilir risk etmenleridir.

Kalıtım, yaş, cinsiyet gibi değiştirilemeyen risk faktörleri de vardır. Şu var ki çoğu zaman kalıtımsal nedene diğer risk faktörleri eklenir.

Ancak birçok risk faktörünün bir arada olması dolaşım bozukluğuna yol açtığından temeldeki neden kalıtım olsa bile kaçınılabilir risk etmenlerin kontrol edilebilmesiyle sağlanan kazanç büyüktür.

Atardamarların iç yüzeyi endotel adı verilen düz, pürüzsüz j bir örtü ile kaplıdır. Damar endoteli sigara, yüksek tansiyon, yüksek kan kolesterolünden zarar görebilir ve damar iç yüze­yi pürüzsüzlüğünü kaybeder. Bu koşullarda kan dolaşımında fazla LDL (kötü-kolesterol) olduğu zaman bir kısmı atardamar duvarına giriyor. Bu olay enflamatuar tepki (iltihabi reaksiyon)

başlatıyor ve damar duvarında şişme, ödem oluyor. Bundan I lonraki aşamada süreci kontrol altına almak üzere enflamasyonun üstünde kapak oluşur ve böylece atardamarı daraltabilecek  bir plak ortaya çıkar. Plak kolesterol ve enflamatuar hücrelerle I doludur. Kapak ince ise kırılmaya yatkındır.

Kapak kırılınca atar damar duvarının içindeki bu yırtığı I (yarayı) taze kan pıhtısı örtmeye çalışır. Ancak kan pıhtısı sa-1 dece yırtığı örteceği yerde bazen aniden damarı tümüyle tıkar. I Olay koroner damarda ise bu kalp infarktüsünden başka bir şey değildir. Ayrıca bu pıhtıdan parça da kopabilir (emboli), kan dolaşımına girerek başka damarları da tıkar. Beyin damarındaki tıkanma inmeye (beyin infarktüsü) neden olur. Koro­ner atardamardaki tıkanma kalp kası infarktüsüne (kalp krizi) neden olur. Koroner atardamar hastalığına bağlı ölümler, tüm i kanser vakalarının neden olduğu ölümlerin toplamından daha I çoktur.

Kalp ve beyin infarktüsü damar hastalığının ağır klinik şekilleridir. Bu hastalıklar ancak damarlar ciddi zarar görmüşse i yani yaşlanmışsa ortaya çıkar.

Kan basıncı yüksekliği vakaların % 5’inde bir hastalı­ğa (Böbrek hastalığı, hormonal hastalıklar) bağlıdır ve bu I temeldeki hastalık tedavi edilince tansiyon da normale döner. % 95’inde ise özel bir neden saptanamaz ve genellikle I arterlerimizi yıllarca ihmal ettiğimizden kaynaklanır.

Hipertansiyonda kanın atardamar duvarlarında yaptığı şiddetli baskıya tepki olarak uyarlar kalınlaşır, esnekliğini I kaybeder. Zamanla hipertansiyon;

•   Kalp yetmezliği ve kalp krizine,

•  beyin damarlarında kanama ya da tıkanma ile felce,

•  böbrek yetmezliğine,

göz damarlarında daralma ve kanamalara bağlı görme bo­zuklukları ve körlüğe,

damarlarda plak oluşmasına neden olabilir.

Hipertansiyon, kalbi damarlara kan pompalamak için daha çok çalışmaya zorlar. Kalp daha büyük kuvvetle kasılabilmek için daha kaslı hale gelir. Kalp kası büyüdükçe daha çok oksijene ihtiyaç duyar. Ancak hipertansiyonda daralmış, sertleşmiş olan koroner damarlar bu oksijen gereksinimini karşılayamaz! Yeterli kanla beslenemeyen kalp sonuçta zayıflar ve kalp yet­mezliği denen durum oluşur.

Kalp yetmezliği kalp kasının zarar görmesinden kaynak­lanır. Kalpteki zayıflık nedeniyle kanın pompalanması verim:] li olmaz, vücudun gereksinimi olan enerji ve oksijen yetersiz karşılanır. Daha çok ileri yaşlarda sorun olur. Kalp yetmezliği tedavi edilmezse yaşam kalitesini düşürür ve yaşam süresini önemli miktarda azaltır.

Potansiyel kalp hastalığı ne kadar erken teşhis edilirse has­talığı durdurmak ya da tersine çevirmek o derece başarılı olur. ]

Tedavi edilmeyen Hipertansiyon başta gelen inme nede­nidir. Beyin atardamarının bir pıhtıyla tıkanması beyinde o bölümün ölümü ve inmeyle sonuçlanır. İnme kalp hastalığı ve kanserden sonra üçüncü ölüm nedenidir.

Hipertansiyonlularda böbreklere kan taşıyan damarların etkilenmesi böbreklerde atık ürünleri süzen yapıları (glomerül) hasara uğratır, bu da böbrek yetmezliğiyle sonuçlanır.

hipertansiyon

Hipertansiyonun Tedavisi

Hipertansiyon bir hastalığa bağlı olarak oluşmuşsa temel­deki hastalık tedavi edilmelidir. Nedeni belirlenemeyen yüksek tansiyon ise sağlıklı yaşam biçiminin sağlanması yanı sıra, ilaç kullanılmasıyla tedavi edilir. Tuz alımı kısıtlanmalıdır. Şişman­lar normal kiloya getirilmelidir. Sigara bırakılmalı, alkol tüke timi sınırlı olmalıdır.

Kan basıncı değerleri 140/90 milimetre Hg’den daha yük­sek olmamalıdır. Zihinsel stres kadar, fiziksel yorgunluklar da tansiyonunuzu yükseltebilir. Kan basıncı gece uyurken en dü­şük düzeydedir. Ölçülen tansiyon değerinin geçici yükseltme yapan bir nedene bağlı olup olmadığını anlamak için değişik günlerde birkaç kontrol gerekebilir. Menopozdaki kadınlarda tansiyon zaman zaman yükselme ve düşme gösterebilmektedir. Kararlı bir şekilde sistolik kan basıncı 160 milimetre Hg, ya da diyastolik kan basıncı 100 milimetre Hg’nin üzerinde ise tan­siyon düşürücü ilaç tedavisine başlanmalıdır. Ancak hastada kalp ve damar hastalıkları için risk faktörleri (yüksek koleste­rol, diyabet, sigara, şişmanlık, ailede kalp-damar hastalığı öy­küsü, ileri yaş: (erkek 55’ten büyük, kadın 65’ten büyük) varsa sistolik kan basıncı 140 milimetre Hg ve diyastolik kan basıncı 90 milimetre Hg’nin üzerinde ise ilaçla tedavi önerilmektedir. Tansiyon düşürücü tedaviyle kan basıncının düşürülmesiyle orantılı olarak kalp-damar hastalıkları riski azalmaktadır. Kan basıncı 140/90 milimetre Hg’nin altına düşürülmelidir. İdeal olanı 120/80 milimetre Hg’dır.

Tansiyon ilaçlarının etki mekanizmalarına göre çeşitleri vardır. En yaygın kullanılan ilaçların tamamına yakını aşağı­daki 6 ilaç grubuna aittir. Değişik gruplardan tekli, ikili ya da üçlü kombinasyonlar biçiminde kullanılır. İlaç seçiminde has­tada var olan diğer kardiyo vasküler risk faktörleri ve hastalık­lar değerlendirilmelidir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.