Detoksifikasyon
Detoksifikasyon (Detoks / Toksinlerden Arınma)
Vücudumuzdaki toksinler (zararlı maddeler)den arınmaya detoksifikasyon denir. Toksinler vücudumuzda metabolizma olayları sırasında üretilebilir ve değişik yollarla (solunumla, yiyeceklerle, deri yoluyla) dışardan alınır.
Egzoz gazları, fabrikaların kimyasal atıkları ve gazları, tarımda ve endüstride kullanılan kimyasal maddeler, yerli yerinde kullanılmayan ilaçlar ve sigara en yaygın toksin kaynaklarıdır.
Ayrıca evlerdeki yeni mobilya ve parke cilaları, deterjanlar, temizlik ürünleri, böcek ilaçları da sağlığımızı etkileyen toksik maddelerdir.
Özellikle yiyecek ve içeceklerimizdeki toksik maddeler üzerinde durmak istiyorum. İçtiğimiz suların endüstriyel ve tarımsal atıklarla kirlenmesi olasılığı var. Kaynatmakla sudaki mikroplar ölse bile; kimyasal maddeler kaybolmuyor. Ayrıca bitkiler; tarımda kullanılan ilaçları da topraktan emerek, ya da doğrudan üzerlerine püskürtülen ilaçtan alarak, toksik madde içeriyorlar. Bu tür bitkilerle de vücudumuza toksik madde giriyor.
Bir de sebzelerde nitrat problemi var. Nitrat bitkiler için önemli besin maddesidir. Bitkinin büyümesini sağlar, güneş ışığı ile bitki proteinine dönüşür. Sera bitkilerine çabuk gelişmeleri için aşırı miktarlarda nitrat verilmektedir. Bu bitkilerin nitrat değeri tarla bitkilerine göre çok yüksektir. Yüksek nitrat içerikli besinler kanser riskini artırmaktadır. Çevrenizde doğal yöntemlerle sebze ve meyve üreten çiftlikler varsa, kendinizi şanslı saymalısınız.
Et tüketimi de sorunsuz değil. Marketlerdeki et, çabuk büyümeyi sağlamak, ağırlıklarını artırmak ve üretme amacıyla tüm sürüyü aynı anda kızıştırmak için, hayvanlara verilen hormonlarla doludur. Bu etlerin tüketimiyle insana geçen hormonlar hormon dengesini bozar. Batı ülkelerinde meme kanseri, rahim kanseri ve diğer üreme sistemi bozukluklarının sık görülmesi hormonlu et tüketiminden kaynaklanmaktadır. Ayrıca hayvanlara yaşadıkları kötü koşullarda kesime kadar hayatta kalabilmeleri için antibiyotik verilmektedir. Tüm bu toksik ilaç ve hormonların yanı sıra hayvanlar beslendikleri ekinlerin üretiminde kullanılan kimyasal gübre, böcek ilacı ve mantar ilacı gibi kimyasalları da özümserler ve bu toksinlerde tüketicilerin vücuduna geçer.
Nispeten daha güvenli tek kırmızı et koyun etidir. Koyunlar genelde, kırlarda otlatılır.
Tavukların yetiştirilme koşulları daha da kötüdür. Çok küçük hücreler içinde tutulan piliçler antibiyotik ve hormon karıştırılmış endüstriyel yemle beslenmektedir. Sığır, domuz ve tavuk gibi çiftlik balıkları da endüstriyel yem, ilaç ve hormonlar ile beslenir ve bunlar balığı tüketen kişinin vücuduna geçer.
Süt ürünleri de ineklere daha çok süt vermeleri için uygulanan sentetik hormonları içerir. Genç kızlardaki erken ergenlik belirtilerinde süt tüketiminin rolü olduğu düşünülüyor.
Sanayileşmenin beraberinde getirdiği yaşam tarzına bağlı olarak vücudumuza giren toksik maddelerdeki artışa karşın, yiyeceklerimizin besin değerlerinde giderek ileri derecede düşüş olmaktadır. Doğal besinlerin yerini, ekolojik olmayan ürünler almıştır.
İşlem görmüş besinlerin besin değerleri aşırı derecede düşmektedir. Yaklaşık 40 ülkede, yiyeceklerin dayanma süresini uzatmak için ışınlama uygulanmaktadır. Örneğin çilek, sarımsak, soğan, yengeç, balık ve diğer meyveler ışınlanmaktadır. Sadece Fransa, Belçika ve Hollandâ&a yılda 10 bin ton yiyecek maddesi ışınlanmaktadır. Bunun için özellikle radyoaktif kobalt 60 ışınları kullanılmaktadır. Gerçi çok düşük ışın dozu ile böcekler, bakteriler, maya ve küf mantarları yok edilmektedir. Ancak ne yazık ki birçok vital madde de zarar görmektedir. Vitamin E hemen hemen tamamen bozulmakta, vitamin C yüzde 70, vitamin Bl ve B12 içeriği ileri derecede azalmakta, vitamin A ve beta karoten parçalanmaktadır. Ayrıca ışınlar, yağ asitleri ve aminoasitleri parçalamakta, proteinleri değiştirmekte ve lezzetsiz yapmaktadır. Daha önemlisi; bu işlemler sonucu besinlerin, doğal detoks (toksinden armdırıcı) özelliklerini yitirmesidir.
Bu besin maddeleri karnımızı doyursa da, sağlıklı yaşam için gerekli maddeleri alamıyoruz ve erken yaşlanıyoruz. Bu bakımdan besin desteği olarak ek maddelerin alınması çok önemlidir. Yukarıdaki açıklamalarda görüldüğü gibi vücudumuz evrimin öngörmediği bir biçimde toksinlerle yüklenmektedir. Vücudun kendi detoksifikasyon (toksinlerden arındırıcı) sistemleri yetersiz kalmaktadır. Toksinler halsizlik, uykusuzluk, baş ağrıları, saç dökülmesi, kas ağrıları, ciltte hastalıklar vb. belirtilerle sağlığımızı bozmakta ve önlem alınmadığı takdirde daha ciddi hasatlıklara (kanser, kalp hastalıkları, eklem hastalıkları, Alzheimer vb.) yol açmaktadır.
Toksinlerden korunmanın yolu, biyolojik beslenme ve sağlıklı yerleşim koşulları ile aldığımız toksik maddeleri azaltmak, toksinden armdırıcı sistemlerimizin iyi çalışmasını sağlamak ve ek tıbbi detoksifikasyon yöntemleriyle vücudumuzda toksin birikimini önlemektir.
Vücudumuzdaki toksik atıkların dışarıya çıkarılması karaciğer, akciğerler, böbrekler, kolon, cilt ve lenf dolaşımının düz gün fonksiyonuna bağlıdır. Aslında vücudun kendini temizleme mekanizmaları doku kirliliğinin doğal nedenleri ile baş edecek şekilde tasarlanmıştır. Ancak katkı maddeli işlenmiş besinler, kirli hava ve su, sağlıksız yaşam biçimi sonucu oluşan aşırı toksin yüküyle baş edemez. Bu aşırı toksin yükünü normal yollardan atamayan vücut onları organlarda ve dokularda depolamak zorunda kalır. Bu toksinler depolandıkları dokulardan çıkarılıp atılmazlarsa kanser, kalp hastalıkları, Alzheimer ve diğer ciddi hastalıklara neden olabilecek hücresel işlev bozukluklarına yol açarlar.
Toksinden arındırıcı sistemlerimizin iyi çalışması için gereken koşulları sağlayan iki ana etmen oksijen ve alkalilerdir. Kan ve dokular yeterince alkalik ve oksijenleştirilmiş olduğu sürece toksinleri ortaya çıkarttığı anda nötrleştirip elimine edebilir.
Kan ve dokuları günlük bazda alkalik yapıp oksijenleştirmek için etkin önlemler
• Doğru hava
• Doğru su
• Biyolojik besleme
üçlüsüdür.
Akciğerlerin işlevinin iyi olması sağlık için temel koşuldur. İçsel arınmayı kolaylaştırmak, vücudu alkalik olmuş ve oksijenleşmiş konumda tutmak için havadaki negatif iyonların sayısı önemlidir. İçindeki negatif iyon sayısı düşük olan hava solumak kronik yorgunluğa ve kan zehirlenmesine yol açar. Havası temiz yörelerde (dağlarda, orman içinde, deniz kıyısında) yaşamak kuşkusuz en iyi çözümdür. Ancak herkes için mümkün değildir. Uygulanabilir bir alternatif ev ve ofislerde negatif iyon jeneratörleri kullanmaktır. Ayrıca derin nefes egzersizlerini öğrenmek ve bunları günlük uygulamak çok yararlıdır. Göğsün dar üst kısmı ile değil de diyaframı kullanarak karnın altına doğru nefes almayı öğrenmek de (nefes alırken karın şişmeli) çok önemlidir. Diyafram nefesi akciğerlerdeki gaz alış-verişini en yüksek düzeye çıkartarak kanı ve dokuları oksijenle doyurur ve kandaki karbondioksitin atılımını hızlandırır. Karbondioksit asidoza katkıda bulunur. Oksijen kanda ve dokularda yeterli alkalik ortamı sağlamak için gereklidir.
İçsel arınma için doğru su kullanımı da önemlidir. Böbrekler en toksik atıkları vücuttan dışarı atan organlardır. Bu atıklar aşırı asidik olduklarında böbrek dokusuna zarar verebilir ve böbrek taşı oluşumuna neden olabilir. Böbrekleri korumak ve hızlı atılımı desteklemek için idrar söktürücü bitki çaylarının ve suyun günde 8-10 bardak dolayında içilmesi salık verilir.
Japonya’da mikro-su olarak tanımlanan alkalik yapılmış, iyonize ve mikro kümelenmiş su özellikle detoks amaçlı kullanılmaktadır. Bu su kan ve dokulardaki asitleri nötürleştirip atılmak üzere taşımaktadır. Kandaki tüm toksinler artı elektrik yükü taşıdığı için, negatif iyonlarla yüklenmiş mikro-su tarafından nötrleştirilir. Ayrıca negatif iyonlar serbest radikallere karşı güçlü bir antioksidan olarak da görev yapar. Mikro kümeleme teknolojisi hem suyun kendisini hem de alkalik mineralleri daha küçük mikro kümelere böldüğünden, mikrosuyun hücrelere ve dokulara girişi kolaylaşır. Gün içinde sürekli bu tür hareketlendirilmiş sudan içmek ve yemeklerinizi bu suyla hazırlamak vücuda sürekli detoks aktivitesi sağlar. Yaşlanma sürecini yavaşlatmak ve dokulardaki birçok zararı önlemek için günlük mikro-su tüketimi yararlıdır.
Biyolojik beslenmede kan ve dokuları alkalik yapmak ve vücudun kendini temizleme fonksiyonuna destek olmak için araçtır. Taze sıkılmış meyve ve sebze suları etkin alkalik yapıcıdır. Günde 1-2 bardak içmek asidozu önlemek ve toksik atıkların eliminasyonu için yararlıdır.
Chlorella, spirulina ve tüm yeşil besinler, C ve E vitamini, betakaroten, çinko, yeşil çay, selenyum gibi antioksidanlar ve enzimler kanı ve dokuları arandırmak için kullanılabilir.
Meryem ana dikeni (Silymarin) karaciğer için en iyi bitkisel destektir. Karaciğer temel detoks organıdır. Yılda 2-3 kez 8’er haftalık Silymarin kürü (Milk Thistle kapsüllerinden günde 2 kez 1 kapsül) toksinlerden arınmaya yardım eder.
Kalsiyum vücudun temel içsel alkalik yapma ajanıdır, detoks sürecinin gerekli elementidir. Kalsiyum günde 500-1000 mg olarak, emilimi için günde 400 IU D vitaminiyle birlikte alınmalıdır.
Sağlıklı beslenme ve besin destekleri hakkında ayrıntılı bilgi için 8. ve 9. konuya bakınız.
Yukarıdaki önlemlere ek olarak bağırsak fonksiyonunu düzgün tutmak ve yeterli bedensel aktiviteyle lenf dolaşımını iyileştirmekte vücutta toksin birikmesini azaltan önlemlerdir.
Vücutta Toksin Birikimini Azaltan Önlemler
• Kan ve dokuları alkalik yapıp oksijenleştirmek
Doğru hava
– Doğru su
– Biyolojik Beslenme
• Bağırsak fonksiyonunu düzgün tutmak
• Günlük egzersizle lenf dolaşımını iyileştirmek.
Kolonun fonksiyonunun iyi olması çok önemlidir. Dışkı biçimli, kokusuz olmalı, kolayca boşaltılmalı ve daha sonra bunun tamamlandığı hissedilmelidir. Günde en az bir kez dış-kılamalısınız. Kabızlığın çoğu hastalığın temelinde olduğu düşünülür. Kabızlık çekildiğinde dışkı kolonda kalır ve atılması gereken toksik maddeler yeniden emilir kana karışır, dokulara taşınır. Nefes kokusu, vücut kokusu, cilt bozuklukları, kolit, kolon kanseri tembel bağırsaklarla ilgili hastalıklardır. Fiber-care bağırsakların düzgün çalışmasını sağlayan, karnıyarık otu, buğday çimi, yulaf çimi, probiyotikler içeren iyi bir kombinasyondur. Günde 3 kez 1 kapsül alınır.
Lenf vücuttaki en kaba ve en asidik atıklarla uğraşmak zorundadır. Vücudumuzda hacim olarak kanımızın yaklaşık üç katı miktarında lenf sıvısı bulunur. Lenflerin temel görevlerinden biri kandan ve dokulardan asitli artıkları temizlemektir. Kanı kalp pompalar, fakat lenf sıvısının akışı tamamen yerçekimine ve vücut hareketlerine bağımlıdır. Bu bakımdan günlük egzersizlerle lenfin serbest akışını sağlamak önemlidir. Derin doku masajı da dokulardaki toksik kalıntıların atılım amacıyla kana ve lenfe bırakılmasına neden olur.
Yukarıdaki anlatılan önlemler modern yaşamın getirdiği aşırı toksik kirlenmeyi azaltma amacına yöneliktir. Ancak toksin denizinde yüzdüğümüz dünyamızda vücudun doğal arınma mekanizmaları yetersiz kalmakta dokularımızda giderek artan toksin birikimi olmaktadır. Bu toksin birikimi periyodik olarak uygulanan ek tıbbi detoks yöntemleriyle önlenmelidir.
Vücuttaki Toksik Kalıntılardan Kurtulma
• Detoks amaçlı oruç
• Detoksa Yardımcı Uygulamalar
– Sauna
– Masaj
– Kolonun yıkanması
– Detoks Banyosu
DETOKS AMAÇLI ORUÇ
Oruç tutmak vücuttaki toksik kalıntılardan kurtulmanın en hızlı yoludur. Oruç büyüme hormonunu da tetikler. Büyüme hormonu hasarlı dokuların onarır ve tüm sistemi gençleştirir.
Sağaltıcı bir detoks orucu için süre 7 gündür. Çünkü kanın ve lenf sisteminin tüm toksik kalıntılardan arınması 7 gün alır. Detoks orucundan sonra günlük bazda kan ve dokularınızın kirlenmesini alacağınız önlemlerle kısıtlarsanız her sene 7 gün oruç tutmak yeterli olacaktır. Her sene düzenli olarak uygulanırsa kanser, damar sertliği, artrit ve diğer her türlü hastalığın gelişmesi önlenir, sağlıklı ve uzun yaşamın koşulları sağlanır.
Detoks süreci boyunca vücuda ve zihne tam bir dinlenme ve gevşeme sağlanmalıdır. Günlük yaşamın stresinden uzaklaşacağınız bir yerde (sahilde bir tatil köyü, sakin bir beldede bir dağ evi, bir küçük otel) huzurlu bir tatil yaparken Detoks orucunu zorlanmadan uygulayabilirsiniz. Herkes yedi günlük bir orucu başarabilir. Ancak çekinen kişiler daha kısa süreli oruçlar ile başlayabilir ve zamanla yedi günlük oruca geçebilir. Bir yöntem her hafta bir gün oruç tutmaktır. Diğer bir yöntem ise aylık 2-3 günlük oruçtur. Üç günü geçmeyen oruçlar kanı ve dokuları tam temizlemek için yeterli olmasa da çeşitli hastalıklara ve yıpratıcı koşullara karşı koruyucudur.
Geleneksel detoks sadece suya dayalı oruçtur. Ancak günümüzde taze meyve suyu ve sebze suları da kullanılıyor. Böylece besinsel yoksunlukta önleniyor. Ayrıca sebze-meyve sularının alkalize edici özelliği olduğundan vücudu arındırması sudan daha iyidir.
Detoks Orucu Prosedürü:
• Sabah kalkar kalkmaz bir bardak ılık suya 1 limonun suyunu sıkarak için.
• Kahvaltıda elma, armut, kivi, siyah üzüm, ananas, kayısı gibi meyvelerden birkaçı ile; lahana, brokoli, havuç, turp, pancar, karnabahar, enginar, kereviz, sarımsak, soğan, ıspanak, marul, maydanoz, şalgam gibi sebzelerin birkaçından oluşan taze sıkılmış 1-2 bardak sebze-meyve suyu içiniz.
• Öğle yemeği: Çeşitli sebzelerden oluşan büyük bir kap çiğ sebze salatası ya da buharda hafif pişmiş sebzeler ya da sebze çorbasından biri
• Akşam yemeği: Kahvaltıdaki gibi seçeceğiniz birkaç sebze ile birkaç meyvenin suyu.
• Detoks sürecinde her gün şekersiz bol bitki çayları için. Günde aldığınız sıvı en az 2 litre olmalı.
• Besin destekleri: Çoklu vitamin-mineral tableti, antioksi-dan olarak koenzim Q-10, pycnegenol, C vitamini, alfa-lipoik asit, E vitamini, ayrıca enzimler (multi enzyme) ve kalsiyum (D vitaminli) alın. Bir bardak suyun içine 1 ölçü kaşığı yeşil yiyecek tozu (Greens formula) koyarak yarım saat içinde tüketin.
• Psyllium bağırsakları temizlemek için önemli destektir. Bol su ile alındığında hacmi çok artar, mide ve bağırsakta doluluk hissi vererek açlığı da bastırır. Günde 2-4 kez bol suyla karıştırılmış psylium tohumları alınmalı. Bol su ile psylliumun oluşturduğu büyük hacimli, lifli jöle bağırsak duvarındaki atıkları temizler.
• Bentonit volkan küllerinden türeyen bir kildir. Negatif yüklü mikromoleküllerden oluşur. Pozitif yüklü toksinlere yapışarak bunları nötrleştirir. Nötrleştirilen toksinler kan yolu ile atılmak üzere böbreklere taşınır. Günde 2 kez bir bardak suya 1 yemek kaşığı sıvı bentonit konarak alınır.
• Probiyotikler bağırsakların yararlı bakterileridir. Detoks orucu, psyllium ve bentonit uygulamaları sonucu bağırsaktaki septik kirlilik yok edildikten sonra, kötü bakteriler normal besinler yoluyla tekrar içeri sızmadan önce detoks sonrası barsakta dost bakteri florasını hızla oluşturmak için 8 gün boyunca probiyotikler uygulanır (probiotik pur, Lactibium) • Yemeklerden sonra yarım saatlik yürüyüşler yapmalı. Yürüyüş dolaşımı ve lenfatik drenajını iyileştirdiği için toksinlerden arınma sürecinin temel bir parçasıdır. Hiçbir detoks programı egzersiz yapmaksızın tam olmayacaktır.
DETOKS’A YARDIMCI UYGULAMALAR:
Saima’lar terleme için en iyi seçenektir. Terleme vücuttan atıkların atılmasını sağlar. Detoks programı boyunca günde 15-30 dakika saunaya girmek toksinlerden arınmanızı destekler.
Masaj
Vücut sıvılarının durgun olmaması, akması için bedensel aktivite gerekir. Özellikle lenf sıvısının akışı vücut hareketlerine bağımlıdır. Modern yaşamın getirdiği hareketsizlikten kaynaklanan vücut sıvılarının durgunluğu doku kirlenmesine katkıda bulunur. Masaj; toksinleri dokulardan çıkarmak ve lenf drenajını harekete geçirmek, sinir sistemini sakinleştirmek, eklemleri ve kasları güçlendirmek için çok yararlı bir uygulamadır. Ancak her gün profesyonel masaj bütçeye ağır gelebilir. Alternatif olarak yoga, tai Chi gibi egzersizleri yapabilirsiniz. Diğer bir seçenek ise kendi kendinize uygulayabileceğiniz masaj tekniklerini ya da cihazlarını uygulamaktır.
Kolonun Yıkanması:
Sürekli doğal olmayan besinler (beyaz un, şeker, diğer işlenmiş besinler) tüketildiğinde bağırsak duvarlarında yapışkan, lastiksi, sümüksü toksik bir balçık birikmektedir. Vücudun doğal temizlenme mekanizmaları bu anormal pislikle baş etmek üzere tasarlanmamıştır. Çünkü bu tamamen yanlış yiyeceklerden ve beslenme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. Seneler içinde biriken bu çürümüş toksik kalıntıları bağırsaklardan süpürüp atmak için detoks orucu ile birlikte 7 gün kolon yıkanması önerilmektedir (günde 19 litre filtre edilmiş su iki seferde uygulanır). Ancak kolon yıkanması oldukça tartışılan bir konudur ve uzmanlar bunun yapılıp yapılmaması konusunda iki ayrı düşünceyi paylaşır. Bazıları kolonun tam temizlenmesi için yıkamanın kesinlikle yapılması gerektiğini savunurken diğerleri, mukoza dokusuna ve bağırsak içindeki yararlı bakteri grubuna zarar verdiği gerekçesiyle buna karşı çıkarlar. Zahmetli bir uygulama olduğundan isteğe bağlı olmalı, filtre edilmiş su kullanan iyi eğitim almış bir kolon terapistini seçmeli, belki de bir kez deneyerek, nasıl hissettiğinizi görerek siz kendi kararınızı vermelisiniz.
Detoks Banyosu
Epsom tuzları magnezyum tuzlarının değişik formlarıdır, toksinlerin vücudumuzdan atılmasına yaramaktadır. Bir küvet dolusu sıcak suya bir bardak epsom tuzu (magnezyum sülfat) koyun (ayrıca yarım fincan karbonat ve yarım fincan deniz tuzu eklenebilir) Yarım saat kadar su içinde kalın. Epsom tuzlu sıcak su banyosu toksinleri ozmos (geçişme) aracılığı ile gözeneklere çekerek ve lenf drenajını tetikleyerek detoksa önemli katkıda bulunurlar.
Henüz yorum yapılmamış.