Psikosomatik Hastalıklar
Psikosomatik hastalıkların kelime anlamı psiko(ruh) ile soma (beden) kelimelerinin birleşimi ile oluşur ve de sade manası ile ruhsal sebeplerden kaynaklanmakta olan organik bedensel belirtileriyle birlikte, organik bazı rahatsızlıkların süreci içerisinde bu rahatsızlıkların biyolojik, ruhi ve de sosyal etkilerinin altında rahatsız kişilerde meydana gelen ruhi duygular ile davranışların bozuklukları da içerisine girer.
Psikosomatik tıp da, akılla beden beraberliği ile bunların arasındaki bir etkileşmenin olduğunun üzerinde durulur. Genel olarak tüm rahatsızlıkların gelişmesinde psikolojik etkilerin mühim olduğuna inanılır.
Bu psikolojik etkilerin rolü, herhangi bir rahatsızlığın başlaması, ilerlemesi, şiddetini arttırması ve ya alevlenmesinde olacağı gibi, herhangi bir rahatsızlığa yatkınlık göstermek şeklinde de kendisini gösterir bu rol.
Psikolojik etkenin rahatsızlık üzerindeki etkisi rahatsızlıktan, rahatsızlığa değişiklik göstermektedir.
Psikosomatik tıp da ruhla bedenin birlikteliği vurgulanır, aralarındaki etkileşimden bahsedilir. Bir çok rahatsızlığın gelişmesinde psikososyal problemlerin etkileri olur. Bu etkiler rahatsızlığa yatkın olma, açığa çıkması, yinelenmesi ile alevlenmesi yönünden olur.
Ruhi açıdan stres sonucunda herhangi bir belirti meydana geldiği zaman psikosomatik rahatsızlıktan bahsedilir. Psikosomatik rahatsızlıkların temelindeki iç dengedeki bozukluk ve de organizmanın bu bozukluğa karşılık kendi olanakları ile yeteri kadar ve ya yeterli olmayan biçimlerde çözüme ulaşmaya, hiç olmazsa uyum sağlamaya çalışması şeklindedir.
Psikosomatik bozukluk denildiğindeyse, oluşumu, meydana çıkışı, alevlenişi, seyredişi ile gidişatında ruhsal etkilerin öncelikli olarak rol aldığı bedensel rahatsızlıklar anlaşılmaktadır. Bu rahatsızlıklar da bedensel belirti ile rahatsızlıkla heyecanlı gerginlik arasındaki zaman açısından manalı ilişki bulunur. Sonuç olarak,
• Psikosomatik rahatsızlıklarda ruhi ve bedeni belirtileri bütün olarak görülmelidir. Yalnızca somatik ya da ruhi belirtileri psikosomatik rahatsızlığın tanısı için yeterli değildir.
• Etyolojilerinde psikososyal stres ile ruhi çatışma mühim rol oynamaktadır. Buysa ruhi sebeplerin mühimliğini anlattığı gibi, sınırlılığını da yansıtır.
• Hasta kişinin kişiliğinin yapısı, tutumları ve de davranışı, savunması, temel ihtiyaçları, çatışması, duygusal yaşamındaki somatik bulgular ile bunların yanında tanı koymak için araştırmaya katılınması gerektiğini meydana çıkarır.
• Honversiyon reaksiyon, hipokondriazis reaksiyon kimi fonksiyonlar ile vejetatif belirtileri “ kimi bedensel rahatsızlıkların” dışarısında tutulur.
• Psikosomatik rahatsızlıklar, stres rahatsızlıkları, psikofizyolojik rahatsızlıklar, psikofizyolojik reaksiyonlar şeklinde adlandırılmaktadır.
Psikosomatik rahatsızlıkların alanının içerisine giren rahatsızlıkların adeti, günümüzde oldukça artış göstermiştir. Aklınıza gelebilen hemen, hemen tüm organik belirtisi olan rahatsızlıklarda psikosomatik bir taraf bulunması olası bir durumdur. Fakat psikosomatik rahatsızlıklar da özellikle de otonom sinir sisteminin çalışmasında bozulma öncelik taşıdığı için işleyişi bu sistem ile doğrudan yakın ilişki içerisinde olan organların rahatsızlıkları psikosomatik doktorluğun klasik materyali sayılmaktadır.
Psikosomatik bozulmalar bedenin bütün sisteminde meydana gelebilir. Bunları sayacak olursak; bronşial astım, döküntü yapan cilt rahatsızlıkları, eklemlerde iltihap, tansiyon yüksekliği, bağırsak rahatsızlıkları, ülser ve troid rahatsızlığı.
Psikosomatik rahatsızlığı oluşmasında hem ruhi, duygusal ve de organik işlevsel bozukluk söz konusu olur. Bu rahatsızlıkların oluşumu için bir sürü etki bulunabilir. Kalıtıma bağlı, yapısal, gelişimle alakalı, alışkanlıklara, toplumsal, psikososyal faktörlerin birleşimi bulunur. Strese karşı duyarlı olma, rahatsızlığın gelişmesinde kolaylık sağlayan kişilik yapısına ve de yaşam biçiminizde önem taşımaktadır.
Psikosomatik kurama göre:
Psikosomatik rahatsızlıkların tabanında psikoseksüel gelişim döneminde saplanma sebebiyle erişkinlerde yaşanmakta olan stresle baş edilememesi durumunda, saptanılan bu dönemine gerileme söz konusu olur. Stresin hâkim olduğu hayat şartları bilinç dışındaki nörotik çatışmaları su yüzüne çıkarır, fizyolojik gerilemenin olmasıdır. Bazı yaklaşımlara göre de kişilik tipi, belli psikosomatik bozuklukların oluşmasına sebep olmaktadır.
Davranış kuramları:
Belirli uyaranlara koşullanılması ile iç organların tepki verdiği görülür. Kuşkusuzdur ki nisanların koşullanması, somut nesnel uyaranlar olmayınca, düşünce, zihin, algı düzeyinde yanlış öğrenmelerle de alakalı olmaktadır. Duyguları ifade etmekteki yetersizlik ile iletişim için vücut dilinin kullanılmasındaki öneme dikkat çekilir. İç duygularının algılanabilmesi ile iletişim de olan güç durumlar, duyguları ifade etmedeki kısıtlı oluş psikosomatik bozuklukta belirgin olur. Bu insanlarda çatışma içerisindeki iç dünya ile duyguları sözelleştirmedeki çatışık duyguları baskılamaktadır.
Sözelleştirilemeyen duygular ile düşüncelerin beden diliyle ifade edilmesidir. Gerilim yaşayan sistem, en yatkın olan organın seçiminden sonra, onun çalışmasını bozar ve boşalım bulur ve de rahatsız da olsa dengesinin yeniden kurulmasını sağlamış olur. Yani bu insanlar duygusunu, çatışmasını, psikolojik gereklerini bedensel belirtiler ile yaşar, ortaya çıkarır ve de iletişim şekli olarak kullanır, psikolojik kaygılanma ile çatışmayı vücut dili ile ifade ederler yani “organ dili” ni kullanırlar.
Kalıtsal-Dirimsel (Genetik-Biyolojik) Etkenler:
Bedensel yapıyla rahatsızlıklar arasında ilişki kurulur.
Piknik tip: kilolu, dışarıya dönüktür
Astenik tip; zayıftır, ince yapılıdır, içine kapalıdır.
Displastik tip: orantısı olmayan bir görüntüsü olur,
Atletik tip; kasları oldukça fazla gelişmiş, sağlıklı insanlar şeklinde tanımlanır.
Günümüzde bir sürü araştırmacıya göre; doğumdan önce kalıtsal, doğum sırasında ve de sonrasında örseleyen etkilerin yapısal bozukluğa sebep olacağını, dirimsel yapıda zayıflık yapabileceğini, engellere karşı dayanıklılık gücünün kırılacağını ve de sonucunda rahatsızlıklara karşı yatkınlığın sağlanacağını gösterirler.
Toplumsal Yapı ve Ekinsel (Kültürel) Etkenler:
Farklı toplumlar da yapılmış gözlemlerin ve de araştırmaların sonucunda; kültür, anneyle çocuğun ilişkisi, çocuğu yetiştirme biçiminin, kaygıya ve de bunalmaya karşın ortak ve de yerleşmiş tepki türlerindeki önem gösterilmektedir.
Kişiyle çevresindekiler arasında ki ilişkisi, iletişimi ile etkileşiminin bozukluğu, gerilemesi psikosomatik hastalığın meydana çıkartabileceğini vurgular.
Sosyo- kültürel düzey düşük olan toplumsal katmanlarda her çeşit rahatsızlığın ve de somatizasyon eğilimindeki yükseklik saptanır.
* Kardiyovasküler Sistem Hastalıkları – Stres İlişkisi
Çağdaş tıpla ve de psikiyatrideki gelişimler beyin, psikososyal zorlama, duygular ile kalp rahatsızlıkları arasındaki ilişki ve de bu ilişkimekanizmasının klinik, deneysel biçimde ortaya koyar. Psikokardiyoloji bu alakayı incelemekte olan disiplindir.
Psikiyatri literatürü;psikiyatrik sendromlar, kardiyak rahatsızlıklar üstündeki etkisi, kişilik ya da baş etme biçimlerinin etkileri, aniden ölümler, ventriküler aritmi, miyokard iskemisi üstünde aniden gelişen stres etkileri, sosyokültürel faktörün etkisi üstünde birden çok çalışmayı içermektedir.
Psikiyatrik bozuklukların kimisinde klinik tablonun görüntüsünü kardiyovasküler belirtiler ile bulgular oluşturur. Psikiyatrik sendronun belirtisi ve bulguları ile kardiyovasküler sistemdeki rahatsızlıkların bazısının belirtisi ile bulgusu kesişmektedir.
Psikiyatrik rahatsızlıklar dolaylı yollardan etki gösterip kalp rahatsızlıklarına neden olurlar. (sigara kullanımı, çok yağlı yiyecekler, aşırı alkol alımı), ayrıca da direkt etki edip kalp rahatsızlığını geliştirir. Bu bedensel şikayetlerde ki artış ve ya rahatsızlığın oluşum mekanizmasının hızlanması biçiminde olabilir.
Kalp rahatsızlıklarından aniden ölme vakaları, kişinin gergin dönemler geçirdiği, depresif yakınmalar olduğu dönemler ile paralel olduğu gözlenmektedir. Kimi insanlarda kalp rahatsızlığı olmadan göğüste ağrı, çarpıntıdan yakınmalar depresif bozukluk ve ya kaygı bozukluğu da görülür. Stres damarlarda daralmayla kalp dokusundaki kanda azalma, enfarktüse, kalp yetmezliğine, kalp ritmindeki bozulmaya, tansiyon yükselmesine, tansiyon düşmesine, kalp kapağı rahatsızlıklarına ve de beyin- damar rahatsızlıklarına sebep olmaktadır. Kalp – damar rahatsızlıklarındaki oluşmada ruhi sorunlar mühim bir yer alır.
Stres ile beraber sinir sisteminin çalışması artmakta, böbreküstü bezleri çok miktarlarda adrenalin salgılarlar. Bu salgılar da kan basıncında artışa, kalp atımında ve de solunumda artışa, kan şekerinde yükselmeye sebep olur.
Bilim adamlarına göre stresin vücutta moleküler değişimlere sebep olabileceğini bulgularlar. Kalp damar rahatsızlığının meydana gelişinde özelliklede yüksek tansiyon ile damarların hasar görmesinde uzun zamandır var olmakta olan çatışmaların sebep olduğu stres sorumludur. Stresin kan damarlarında lezyonu ve de damarlardaki sertleşmeyi arttırdığı, kolesterolün yükselmesine sebep olduğunu, stresle alakalı yapılan araştırmalar doğrulamaktadır. Bu durumsa kalp krizi tehlikesini arttırmaktadır.
Yetişkin nüfusumuzun % 30’ luk kısmında hipertansiyon bulunmaktadır.
Sindirim Sistemi Hastalıkları – Stres İlişkisi
Psikolojik etkiler ile gastrointestinal sistemle aralarında alaka bulunmaktadır. Bazı duygusal etkiler iştahınızı ve de yemenizi, yutmanızı, sindiriminizin işlevini ve de boşaltım sisteminize etki ettiği görülmüştür. Gastrointestinal rahatsızlıkları mühim ölçülerde etkilemekte olan psikolojik etkiler beslenmenizi ve ya hayat tarzıyla alakalı etkilerin olacağı gibi, rahatsızlık sürecinin kendisi ile yakınen alakalı etkilerde olabilmektedir.
Nöro/Endokrin Sistem Hastalıkları – Stres İlişkisi
Beynimizin hafıza ile alakalı bölümleriyle kronikleşmiş stres arasındaki direkt alakanın var olduğu, stres sebebi ile salgılanmakta olan hormonlar, nöronları öldürmektedirler. Hayatlarında majör depresyonu yaşamış olan kişilerin beyindeki damalarında daralmalar ile sertleşmeler hissedilir derecede artmıştır.
Solunum Sistemi Hastalıkları – Stres İlişkisi
Uzun zaman stres içerisinde olma, insanların üst solunum enfeksiyonuna yakalanmasının riskini yaklaşık 5 kat arttırmaktadır. Psikomotik hastalıklardan biri olarak bilinen rahatsızlıklardan biride astımdır.bu rahatsızlığa en fazla zemin hazırlayan üç tane etken şöyledir, enfeksiyon, alerjenler ve de duygusal stres. Psikiyatrik bozukluk yaşan astım ve ya kronik akciğer rahatsızlığı olan hastaların yaşam kaliteleri azalmaktadır.
Kas/İskelet Sistemi Hastalıkları – Stres İlişkisi
Eklemlerdeki iltihaplanma rahatsızlığının başı ve de alevlenmesinde yoğun psikolojik stres arasındaki ilişki gözlenmiştir. Romatoid artrit rahatsızlığı olanların % 40 -50 gibi bölümünde depresif bozukluğun olduğu bilinmektedir.
Cilt Hastalıkları – Stres İlişkisi
Psöriazis, dermatit, akneler, ürtiker şeklindeki cilt problemlerinin meydana gelişinde ve de belirtilerinin şiddetinde psikolojik faktörler etkilidir. Yapılan araştırmalarda psöriazis hastanın bazı psikolojik özellik gösterdiği saptanmaktadır. Bunlarsa; reddedilme beklentisinde olunması, kusurluymuş duygusunun taşınması, başka kişilerin tutumlarına bağlı duyarlı olma, utanç ile suçluluk duygusuna sahip olma, gize eğilimli olunması ve de pozitif tutum içerisinde olma şeklinde bulunmuştur.
Bağışıklık Sistemi – Stres İlişkisi
Yapılan incelemelerde, kronikleşmiş stres vücudun direncini kırmakta ve de hastalığa ortam hazırlamaktadır. Stresin, bağışıklığı baskılayan etkileri bulunmaktadır. Sitokin maddesi azalır ve de kanımızda ki kimi hormonların seviyesi yükselir, buda diğer bir etkisidir. Savunma sistemimizde anahtar rol oynamakta olan madde sitokin maddesidir.
Kanser – Stres İlişkisi
Uzun süren ve de aşırı stres kanser riskini çoğaltmaktadır. Stres kanser sebebi değildir fakat vücudun bağışıklığını bozarak kanserin oluşmasını kolay hale getirir ve ya hızını arttırır. Kanser hücrelerinin yer etmesini ve ya vücudun tamamını sarmasına sebep olabilir. Yapılmış olan çalışmalardai kansere yakalanan kişilerde tanının konulmasından evvel, hayatlarında stresli olayların olduğu fakat negatif duyguyu ve de gerginliği ifade etmede, paylaşmada zorlandıkları için içlerine attıkları görülmüştür.
Psikiyatrik Bozukluklar – Stres İlişkisi
Stres kimi psikiyatrik bozulmaların meydana çıkmasında ve de seyrinde etki gösterir. Baş edilemeyen stres beyinin kimyasını bozmakta, değişikliğe sebep olarak depresyona sebep olmaktadır. Birde kronik stresin yüksek oranda sorumlu olduğu farklı rahatsızlıklar; anksiyete travmanın ardından stres bozuklukları, uykuda problem yaşanması, cinsel açıdan problemler. Stres, ruhi çatışma bu tip rahatsızlıkların meydana çıkmasında kolaylık sağlar ve ya belirtilerdeki şiddeti arttırmaktadır.
Depresyon, kederlilik, elem bakımından artışın olduğu bir duygu durumu, ruhsal çöküntüdür.
İlginin, zevkin kaybolması, değersiz hissetme, yetersiz hissetme, suçluluk duygusu, kararsız olma, ölüm düşüncesi, enerjide düşüş, bitkinlik depresyonun en çok görülen belirtilerindendir. Genelde depresyonun meydana çıkışını etkileyen yaşanmışlıklar ile tehlike altında olan kişiler; büyük kayıp yaşayanlar, iş kaybı, kişinin kendisini uzun zaman tehdit altında görmesi, rol kaybı, çözüm bulamama, yalnız yaşanıyor olması, hayal kırıklıkları, kronik hastalığının olması, hamilelik, menapoz şeklindeki atak döneminde olunması, sosyal desteğin eksik olması.
Stres ile anksiyete duyguları birbirleriyle çok alakalı olan kavramlardır. Stres devamlı, biraz anksiyeteyi beraberinde getirmektedir. Stresin süresiyle şiddetinde artış olursa anksiyete bozukluğundan da söz edilir.
Anksiyete belirtileri; çok fazla huzursuz olma ve de heyecanlı olunması, kötü bir olay olacakmış gibi endişe içerisinde olunması, üzüntüyle, endişeyi kontrol edememek, çabuk yorulmak, dikkat dağınıklığı, kaslarda gerginlik, uykudaki bozukluklar, otonom sinir sistemindeki fazla çalışma ( bununla beraber kalpte çarpıntı, terlemek, titremek, nefes darlığı, boğuluyormuş hissine kapılmak, kaslarda gerginlik, ağızda kuruma, karıncalanmalar, uyuşmalar)
Henüz yorum yapılmamış.